94:41 - Lig Kupası'nda finalin adı Londra-Manchester
Hafta içi oynanan iki Women's League Cup maçında finalin adını öğrendik.
Hafta sonu WSL fikstürü yerine sabitlenen FA Cup maçları öncesi çarşamba ve perşembe akşamlarında Lig Kupası yarı finalleri oynandı. Son iki yılın şampiyonu Arsenal bu sene kupaya dakikalar 94:41’i gösterirken veda etti. Manchester ekibi, Kuzey Londra’nın kırmızılarından acı dolu yakın geçmişin intikamını aldı. Finalin ismi Chelsea - Manchester City oldu.
Cumartesi ve pazar günü oynanacak FA Cup maçları öncesi hafta içi mesaisindeki iki karşılaşmayı inceleyelim.
Chelsea 2-0 West Ham
Üstün, akıcı ve dingin. Sonia Bompastor’un ekibini, sezonun en mühim dönemi başlarken bu üç kelimeyle açıklayabiliriz. Sadece birkaç ay önce buna sahip değildi Maviler. Kadro derinliği yine vardı, hatta oldukça üstündü. Fakat oyunları dinginlikten uzaktı.
Bunun sebebini orta sahaya mucize gibi konan bileklerle açıklama cüretine girişeceğim şimdi. Çünkü Keira Walsh böyle bir oyuncu.
Hafta sonu Aston Villa ile oynanan çekişmeli lig maçında dakikalar 78’i gösterdiğinde ilk kez Chelsea forması giyen Walsh, çime bastığı an kontrolü eline aldı. Kaptan Bright’a direktifler verdi, orta alandaki partneri Nusken’i ona yaklaşması konusunda uyardı, takım arkadaşları üstündeki telaş halini tersine çevirdi, Villa’yı baskı altına almalarını sağladı. En sonunda Londra’nın mavi yakası adına galibiyet golü geldi. Önceki gün uzun bir dönemin ardından Keira Walsh olmadan sahaya çıkan Barcelona, karmakarışık bir oyunla evinde şok bir galibiyet almışken İngiliz oyuncunun yeni kulübündeki ilk maç performansı daha da önem kazanmıştı. Villa karşısında gösterilen sadece 15 dakikalık performans göz doldurdu.
Hafta içi West Ham’a karşı oynanan Lig Kupası yarı finalinde de ilk 90 dakikasını oynadı Londra ekibinin yeni üyesi. Chelsea’yi biliyoruz; her zaman dominanttır, maçın bütününe tonlarca pozisyon sıkıştırır, kadro derinliği sayesinde de her galibiyeti farklı isimlerden alır. Özellikle Sam Kerr gibi bir süper yıldızı ACL salgını nedeniyle kaybettiklerinden beri kazanılan puanların ana sebebi kadrodaki çeşitliliğin kusursuz kullanılmasından kaynaklandı. Fakat senelerdir çekilen Devler Ligi şampiyonluğu hasreti de, bu çeşitliliği çim üstünde kontrol altına alabilecek bir oyuncunun eksikliğinden kaynaklanmıştı. Geçmişte Pernille Harder, Sam Kerr, Lauren James, şimdi de Mayra Ramirez gibi büyük yıldızların varlığı Chelsea’ye nihai hedef için yetmemişti. Fakat şimdi çözümü yeni 6 numaralarıyla bulmuş gibiler. Ve evet, bunu bir lig kupası yarı finalinde oynanan 90 dakikadan çıkarıyorum.
“O (Walsh), topa sahip olduğumuzda takıma dinginlik getiriyor. Kadromun derinliğinden çok memnunum. Bu konuda Keira’ya sahip olmak çok büyük bir etki yaratıyor.”
Bompastor’un maç sonu heyecanına yansıyan sözleri de demek istediğimi açıklıyor. Amaç karmaşık kusursuzu düzenli kusursuza çevirmekti. İstediğini başarmış gibi.
Peş peşe 6. kez Lig Kupası finaline çıkan Chelsea’nin West Ham karşısındaki golleri Johanna Rytting Kaneryd ve Sjoeke Nusken’den geldi. Ligin en hızlı bacaklarından birine sahip olan Kaneryd, takımın efsane teknik direktörü Emma Hayes’in güvenini kazandığı gibi Bompastor’un gözüne de girebildi. Nusken’in orta sahada Walsh ortaklığıyla doğan hareketliliğinden gelen gol de kimseyi şaşırtmadı. Final için mucize arayan konuk ekip de, başta Finlandiyalı savunmacı Eva Nystrom olmak üzere bir kez daha Kingsmeadow’dan mutsuz ayrıldı.
Arsenal 1-2 Manchester City
Londra’nın mavilerinin final bileti aldığı ilk eşleşmenin ardından son dönemin klasiği haline gelen maçta Arsenal ve Manchester City, ligin namağlup liderinin rakibi olabilmek için sahaya çıktı. Aralarındaki son randevunun ardından maçtan beklenti biraz yüksekti. Yine yedi gol olmasa da daha fazlasını umuyorduk. Takımlardaki küçük rotasyon beklentiyi ne kadar düşürdü bilinmez ama iki dev takımın mücadelesindeki belirsizlik faktörü canlılığını koruyordu.
Yerel saatle 19, TSİ 22’de başlaması gereken maç önce 15 dakika gecikti, ardından buna bir 15 daha eklendi. Sağlık ekiplerinin stadyuma zamanında ulaşamaması ilk düdüğü duymamızın önüne geçti ama gecikmeli de olsa maç başladı. Manchester City son maça göre farklı 11’le sahadaydı, Viv alışılmışın dışında savunma önündeki ikilide başladı, Gareth Taylor sol kanadı yeni transferi Kerolin’e emanet etti. Arsenal cephesinde de farklılıklar mevcuttu. Beth Mead yedekler arasında yer alırken hücum hattı pek görmeye alışık olmadığımız Russo, Maanum, Caldentey ve Blackstenius dörtlüsünden oluştu.
Stina Blackstenius’un son maçtaki performansından sonra tercih edilmesi normaldi. Russo’nun yerini yadırgadığı ise ilk yarı ve ikinci yarının büyük bölümünde anlaşılıyordu. Takımların biraz farklı şeyler denemesi oyuncuların da aklını karıştırmış olmalı ki iki takım da ilk yarıda pek etkili olamadı.
Kendi pozisyonunun biraz dışında başlayan Viv’in taşıdığı topta konuk ekip Fowler’ın şık golüyle ağları buldu ve skor tabelasındaki ilk değişimi yaptı. Golde beklerin farklı yerlerde olması Arsenal’ın Renee Slegers döneminde pek gördüğümüz bir şey değildi. Manchester City’nin muhtemelen planı buydu çünkü ilk yarıda yakaladıkları tüm tehlikeler beklerin arkasına sarkan oyunculardan ya da oradan doğan hatalardan geldi. Devre beklenenin altında bir sakinlikle tamamlandı, ikinci yarı maç kendini buldu.
Arsenal ön alandaki dizilimi bozmasa da presi biraz şiddetlendirdi, tempoyu artırdı ve bunun karşılığını pozisyonlar bularak aldı. Ligdeki hakem tartışmalarına bir yenisini ekleyecek seviyede bir penaltının ardından beyaz noktada hata yapma ihtimali en düşük isimlerden Mariona Caldantey eşitliği sağladı. Bu golden üç dakika sonra ise diğer kaledeki penaltıda Fowler bu sefer ağları bulamadı. Van Domselaar’ın soğukkanlılığına ve bir taraf seçmek yerine ortada kalmasına dikkat çekmekte de fayda var.
Kaçan penaltının ardından iki takım da fırsatlar yakalarken uzun süre gol sesi çıkmadı. Normal sürenin bitmesine saniyeler kala herkesin aklındaki şey maçın uzatmalara gideceği ve ikinci finalistin burada, belki de penaltılarda belirleneceği düşüncesiydi. WSL’i takip edenlerin Arsenal ve Manchester City arasında son dönemde oynanan maçlardan sonra “Acaba?” sorusu her zaman aklında bir yerde durur. Ancak dün geceki gibi bir sonu muhtemelen pek çok kişi tahmin etmiyordu.
Maçın İngiliz rejisi de karşılaşmanın bittiğini düşünüp 90+4’ün son saniyelerinde ekrana skorbordu getirdi. Evet, bu artık maçın bittiğini düşünüyoruzun bir tezahürüydü. Ama sahada böyle olmadığını düşünen biri vardı. Manchester City’nin ilk golünün sahibi Marry Fowler, ceza sahası yayının biraz gerisinden sol ayağıyla şutu yolladı, top sekerek ilerlerken Kingsmeadow’da sessizlik hakimdi. Direğe yakın bir yerden filelerle topun buluşmasının ardından yükselen sesler tahmin edebileceğiniz gibi deplasman tribünündendi.