Castlebar Gündem #3 | UWCL ve WSL - Yoğun Tempo
Arsenal, Şampiyonlar Ligi'nde tur umutlarını Fransa'ya taşıdı. Chelsea ise Londra'da mucize arıyor. WSL'de heyecan eksilmeden devam ediyor.
Karışık fikstürde imdadımıza yetişen Castlebar Gündem’in yeni sayısından herkese merhaba.
Şampiyonlar Ligi’nde ilk maçları tamamladık. Sevinçler, hüzünler ve hayal kırıklıkları bir arada yaşandı. Ancak henüz tur tamamlanmadı. Yeni haftada Lizbon biletlerinin sahiplerini öğreneceğiz.
Ligimiz ise tam gaz devam ediyor, bu sıkışık fikstürde ‘beni unutmayın’ der gibi kendi hatırlatıyor. Dört maçın oynandığı hafta sonunun ardından 19. hafta bugün Chelsea - Crystal Palace maçıyla kapanıyor.
Sezonun bitimine artık çok az kaldı ve final dönemine girdik. Şampiyonlukları, zaferin getirdiği mutluluğu ve aynı şekilde üzüntüleri de yaşayacağız. Kupalar sahiplerini beklerken biz yazmaya devam ediyoruz.
Keyifli okumalar.
Barcelona 4 - 1 Chelsea
Filmi biraz geri sarıp hafıza tazeleyelim. Neredeyse tam bir yıl önce, yer İspanya. Ev sahibi kupanın mutlak favorisi, kâğıtta ve stadyum atmosferinde konuk olan takım kupanın en başarılısı. İki dev takımın, kimilerine denk gücün çarpışmasından Barcelona zaferle ayrılmış ve evinde -kısmen (Bilbao)- kupasını kaldırmıştı. Maçın son dakikalarına Katalanlar 1-0 önde girmiş ve Lyon son dakikalara kadar umudunu taşımıştı, kenardaki elektronik tabela kalkıp 11 numara yeşil yanana kadar. Alexia Putellas golünü atıp o ikonik fotoğrafı verirken kameralar Lyon yedek kulübesinde çevrildiğinde Sonia Bompastor’un yüzündeki hüzün ekranlara yansıdı. Ne yapabilirdi? Çaresizdi. İyi bir takıma, iyi bir oyun planına ve Avrupa’nın en güçlü ekibine karşı mücadele edebilecek donanıma fazlasıyla sahipti ama olmadı.
Şimdi filmi biraz ileriye saralım. Zaman çok azıcık hızlı geçti. Emma Hayes’in yokluğunu çabuk kabullendik, yeni Chelsea’yi sanki hızlı benimsedik. Ligde namağlup, Manchester City maçına kadar beraberliği dahi olmayan, bir kupada şampiyon, bir diğerinde finalist. Ara transferde iki dünya yıldızı ve rekorlar. 3 kulvar için fazlasıyla yeterli olan başarılar, Şampiyonlar Ligi’ne geldiğimizde yeterli olmayacaktı. Çünkü Bompastor’un gelişi o hayali kurulan kupaya ulaşmanın ilk adımıydı. Maç öncesinde kadroları yan yana koyduğumuzda yine net bir favori olduğunu söyleyemezdik. Belki bazılarımız Chelsea’nin kadrosunun bir adım öne geçtiğini söyleyebilirdi. Sonuç? 4-1’lik Barcelona galibiyeti.
Maça iyi başlayan ancak savunmadaki küçük bir hatadan sonra penaltıyla karşılaşan Chelsea’nin imdadına Hannah Hampton yetişti ve Putellas’ın penaltısında gole izin vermedi. Maçın o anında, kötüye gidebilecek her şey bir anda yok olmuştu ancak bu geçici bir narkozdan öte değildi. İlk yarım saati golsüz geçiren iki takımdan ev sahibi, devre bitmeden Ewa Pajor’la dengeyi bozdu, soyunma odasına moralli girdi.
İkinci yarıda eşitlik golünü arayıp Londra’ya tur umuduyla dönmek isteyen Chelsea’ye ilk şok kritik anların ismi Claudina Pina’dan geldi. Oyuna sonradan dahil olan genç yıldız, “Pinagol” lakabının hakkını fazlasıyla veren bir şekilde ağları havalandırdı. Estetik olmasa da golcü iç güdüleri ona kilidin doğru anahtarını verdi. Bu golden kısa bir süre sonra ise Chelsea, tura tutunabileceği tek umut olan golü Sandy Baltimore’la buldu. Fakat bu mutluluk fazla uzun sürmedi. İkinci golde olduğu gibi üçte de deneyimli yıldızı Lucy Bronze’un markaj hatasından canı yanan Chelsea önce farkın ikiye çıkmasına, sonrasında ise Putellas’ın meziyetlerini gösterip harika bir topuk pasıyla Pina’yı bulduğu dördüncü gole engel olamadı.
Pina’nın golünden sonra kameralar Bompastor’a döndü ve geçen sezonki finaldekine benzer mutsuz bir yüz ifadesi vardı. Haklıydı. Oldukça iyi bir kadro, mükemmele yakın geçen bir sezon ve en büyük kupaya sadece iki adım kalmıştı. Öyle olmadı. Tur bileti henüz kaçmasa da büyük ölçü de Lizbon’a hangi takımın uçağının gideceği belli olmaya başladı. Yazının ilk bölümündeki bir kısmı tekrarlamakta fayda var. İki takımın kadroları neredeyse denk güçte, önde olan bir taraf seçtiğimizde ise bu farkı sağlayan şey büyük büyük şeyler değil. Ancak kaçırılan bir nokta var. Barcelona ve Chelsea, kendi liglerinde hâkim güç olmasına rağmen Katalanlar Avrupa maçlarında net bir şekilde daha fazla sivriliyor. Barcelona’da uzun yıllardır birlikte oynamak, oyun anlayışının değişmemesi ve her oyuncunun farklı rolleri olsa da çarkın dönmesini sağlayan birer parça olduklarını söyleyebiliriz. Chelsea’de ise bu durumun henüz tamamlanmadığını ilk maç biraz gösterdi. Evet dönmeye hazır bir çark var ama hâlâ çözülemeyen bazı sorunlar da. Tek bir mağlubiyetle felaket senaryoları çizmek de kesinlikle doğru değil, çünkü oynanmamış bir 90 dakika daha var. Chelsea’nin Hayes döneminde zihinsel bir canavara dönüşüp zor denilen yerden neleri çevirdiğini birçok kez gördük. Bompastor döneminde ise tablo hep olumluydu, şimdi ise biraz gri bulutlar mevcut. Belki de ceplerinde henüz kimseye göstermedikleri bir plan daha vardır.
Maçın ardından takımın en deneyimli isimlerinden biri olan Lucy Bronze herkesi ortaya toplayıp hararetli bir konuşma yaptı. Chelsea buradan turu döndürürse o konuşmanın görüntüleri belgesellerde rahatlıkla kullanılacaktır. Uzatma için üç, penaltılara gitmeden bitirmek için dört gole ihtiyaç duyuyorlar. Sonia Bompastor’un da altına ısrarla çizdiği gibi, “İnanmaya” ihtiyaçları var. Madalyonun diğer tarafındaki takım içinse can sıkan tek şey birkaç sakatlık. Kesinleşmese de muhtemelen takvimdeki günlerden birinin dolma ihtimali herkesin aklında net bir şekilde var. Önce Londra, sonra Lizbon.
Arsenal 1 - 2 Lyon
Hafta sonuna hazırlanırken iddialı olmasını beklediğimiz Londra ekibi Arsenal değildi, fakat yanıldık. Barcelona karşısında eli kolu bağlanan Chelsea bir yanda, soğuk şehrin kırmızı yakası Lyon mücadelesinde pes etmedi.
Topa sahip olan, oyun hakimiyetini kuran, duran toplarda tehlike yaratan taraf Renee Slegers’ın ekibiydi. Hollandalı çalıştırıcı oyun planının neredeyse hepsini sahaya yansıtabilmişti. Önüne tek bir problem çıktı: Chawinga - Dumornay - Diani üçlüsü kadar hızlı olmayan bir defans ve taraftarın “nerde eski sen” diye nidalar attığı file bekçisi Manuela Zinsberger’in atiklikten uzak formu. Daphne van Domselaar’ın sakatlığı nedeniyle tekrar kaleye geçen Zinsberger, bu kritik periyotta yine hayal kırıklığı yarattı. Savunma hattı 90 dakikalık zaman diliminin tamamında özellikle Diani’yi durduramadı. Dumornay’in ceza sahasının çok dışından gönderdiği spektaküler galibiyet golü de skoru bulanın inanılmaz becerisini, yiyenin de yetersizliğini açığa çıkardı.
Kuzey Londra ekibinin yıldızı Alessia Russo da milli takımda yaşadığı sakatlıktan etkilenmiş olacak ki neredeyse antrenmansız çıktığı maçta 83 dakika rol almasına rağmen her zamanki etkinliğinde değildi. Ön tarafta topu tuttu, dağıttı ama skor üretmekten uzaktı. Başta Caitlin Foord olmak üzere yanındaki yetenekler de etkisiz kalınca ev sahibi gole çok uzak bir çizgi çizdi.
Deplasmana umutla gidilmesinin tek sebebi de Mariona Caldantey’nin penaltıdan bulduğu gol ile Slegers’ın oyununa karşı duyulan güven oldu. Bireysel performanslar takımca etkili olduğu sürece başarıyı yakalayan Arsenal için hala ışık görülüyor. Fakat Lyon’un süper yıldızlarına karşı ne kadar direnebilecekleri de muamma.
Heyecan dolu rövanş için hazırız.
West Ham United 0 - 0 Manchester United
Sezonun en “çelik gibi” takımının West Ham olacağını beklemiyorduk, değil mi? Oldu ama. Rehanne Skinner’ın ekibi özellikle evindeki formuyla göz doldurmaya devam ediyor. Şubat ayından beri ligde sadece Arsenal’a karşı mağlubiyet alan Londra ekibi Manchester United karşısında da sağlam durdu. Celin Bizet’in direkte patlayan topları da Marc Skinner’ın canını oldukça yaktı. Arsenal ile ikinci sıra için çekişen Kırmızı Şeytanlar bu yolda yara almış oldu.
Brighton 1 - 2 Liverpool
Matematiksel olarak beşinci sıradan daha yukarıya çıkamayacak iki takımın karşılaşmasında Liverpool 3 puanın sahibi oldu. Amber Whiteley yönetiminde bambaşka bir yapıya bürünen ve teknik direktör değişikliğinin her anlamda olumlu karşılığını alan Merseyside’ın kırmızıları, yıldızı Oliva Smith’le erken bir şekilde öne geçti. Ön alanda sık sık denedikleri baskı ise Leanne Kiernan’la ikinci golü getirip puan tablosunda bir basamak çıkmalarını sağladı. Ligde ikinci yarının kaybeden takımı olan ve bu düşüşün sebebinin ne olduğunu henüz net bir şekilde çözemediğimiz Brighton’ın genç yıldızı Michelle Agyemang’ın tek golü ise puana yetmedi. Liverpool Amber Whiteley’le bir yol inşa etmeye ve meyvelerini birer ikişer toplamaya başladı. Brighton’ın ise sezon başında kurduğu akıcı yoldaki taşları ve toprakları temizlemesi gerekiyor.
Manchester City 1 - 1 Everton
Yağmurlu şehrin mavi yakası, güzel bir atmosferde önümüzdeki yıl için Şampiyonlar Ligi hayallerine veda etti. Sakatlık takımda şelale gibiydi, bu bir gerçek. Dolayısıyla şanssız bir sene geçiren Manchester’ın bu sonuçlarını yadırgamamamız gerek; özellikle harika sezon başlangıcını da hatırlayınca. Devler Ligi umutlarına duvar çektikleri Everton maçına güzel başlamışlardı. Kerstin Casparij bu sezon bulduğu ikinci golle güldü, trans bayrağı renkleriyle bezeli bilekliğini öperek kutladı takımının öne geçmesini. 20 dakika sonraysa devreye Holmgaard kardeşler girdi. Biri asisti yaptı, biri golü buldu. Everton bu sene sürprizlerle dolu olduğunu bir kez daha kanıtladı, yakındaki evine 1 puanla döndü.
Tottenham 2 - 3 Aston Villa
Çok kötü giden sezonu bir noktada tersine çevireceğiniz anlar gelir. Aston Villa için o an belki birçok kez ellerine geldi ama değerlendirmedikleri her maç biraz daha aşağıya sürüklenmelerine sebep oldu. Teknik direktör değişikliğinin ardından da yine işler düzelmeyince Birmingham ekibi bir anda kendini küme düşme korkusuyla karşı karşıya buldu. Sezon sonuna sadece üç hafta kala çıktıkları Londra deplasmanı, önlerindeki en büyük sınavlardan biriydi. Tottenham karşısında iki farklı üstünlüğü yakalayan ancak ilk başta bunu koruyamayan, sonrasında ise uzatmalarda altın değerinde bir golle üç puana uzanan Natalia Arroyo’nun ekibi, ligde kalma yolunda dev bir adım attı. En alttaki rakiplerinin bugün Chelsea’yle oynayacağı düşünüldüğünde artık biraz daha rahat konumdalar ama hiçbir şey henüz bitmedi. Sahanın kaybedeni Tottenham ise sezonun özeti gibi bir maç oynadı. İnişler, çıkışlar, sevinçler ve hüzünler. Çok fazla savruldukları sezonda orta ve en alt basamağa yakın yerlerde gidip geldiler. Her iki takımın da yeni sezon için çıkartması gereken oldukça fazla ders var.